| |
|
YACİ KANYONU
Türkiye Ormancılar Derneği EKOTURİZM grubu olarak gezi programlarını ve
görevlilerini her yıl şubat ayında belirleriz. Orman Mühendisi olan
arkadaşımız Günal Şahin uzun zamandır, Safranbolu’da çalıştığı sırada
orada çok güzel bir kanyondan geçtiğini ve bu kanyona bir gezi yapmamız
konusunda bize öneride bulunuyordu. Ekoturizm grubu olarak bizde bu
öneriyi dikkate alarak 2007 programına Safranbolu Sarıçiçek Yaylası ve
Yaci Kanyonu geçişini koyduk. Safranbolu Sarıçiçek Yaylası ve Yaci
Kanyonu gezi görevlileri Ziya Şeker, Efkan İSAK, Günal ŞAHİN Mayıs 2007
de ön etüd için Safranbolu Yaci Kanyonu’na gittik. Günal ŞAHİN
arkadaşımız daha önce Kanyonu geçtiği için havanında yağışlı olması
nedeniyle Kanyona giremedik ve kısımlarında keşif yapmış ve gezi boyunca
konaklanacak, yemek yenilecek yerler ayarlanmış fakat kanyonun içerisine
giremeden geri dönmek zorunda kalmıştık.
Gezi tarihi yaklaştıkça ve geziye katılmak isteyenler bu kanyonu geçmeyi
istediklerini bildirdiklerinde “acaba biz bir grubu buradan geçirebilir
miyiz” sorusunu cevaplamak üzere kanyonu geçmeye karar verdik.
8 Temmuz 2007 tarihinde Yaci Kanyonu’nu geçmek üzere Rehberler Ziya
ŞEKER, Efkan İSAK, M. Hilmi YENİKURTULUŞ, Yaşar DİNÇSOY ve konuğumuz
ağabeyimiz Mehmet Emin ŞEKER olmak üzere 5 kişi yola çıktık. Saat 11:40
da Yaci Kanyonu girişindeydik. Kanyon girişindeki köyde köylülerle biraz
sohbet etmek istedik, hepsi bizlere “sizler deli misiniz” bu kanyonun
geçilemeyeceğini, içerisinde bacak gibi yılanlar olduğunu, geçen sene
birsinin yılan ısırmasından dolayı öldüğünü söylediler. Hepimiz
birbirimize baktık köylüler böyle söylüyor diye geri dönecek halimiz
yoktu hem Hilmi arkadaşımız daha önce bu kanyonu geçmişti, yılan falan
da görmemiş.
İlk iki saat zor olmayan yer yer yüzerek devamlı suyun içinde ilerledik.
İki saat sonrasında bazı arkadaşlarımız arkada kalmaya ve çok üşümeye
başladı bu nedenle bisküvi, gofret ve meyve suyundan oluşan ilk yemek
molamızı verdik.
Üç saat sonra İlk büyük şelaleye geldiğimizde birbirimize şaşkınlık
içinde bakakaldık. İlk olarak Hilmi arkadaşımız “ben daha öncede atladım
buradan” diyerek fedakarca şelaleden aşağı kendini bırakmasıyla birlikte
bizde Hilmi’nin arkasından yaklaşık 5 metre yükseklikteki şelaleden
atladık. Bu atlayıştan sonra kanyondan geri dönüşümüzün olamayacağını
anladık. Şelaleden hemen sonra Kanyonun duvarları bir araya gelmiş gibi
çok yaklaşmıştı birbirine, bir-iki metre mesafe vardı iki duvar
arasında.
İlk büyük şelaleden sonra Kanyonun muhteşemliği, güzelliği ve zorluğu
başladı. Yer yer büyük havuzlardan yüzerek geçtik, küçük şelalelerden,
kaydıraklardan geçmeye başladık. En büyük şansımız kayaların ve zeminin
kaygan olmamasıydı. Yaklaşık 4 m yükseklikteki İkinci büyük şelaleyi,
ilk şelaleden atlamış olmanın verdiği güvenle rahatlıkla atladık. Bu
sırada sırt çantalarımızın ve yanımızda taşıdığımız ipin ağırlığı ile
suyun soğukluğu birleşince yorgunluk kendini hissettirmeye başlamıştı.
Yaklaşık altı saat sonra biz yeni bir şelaleyle karşılaşmayı beklemezken
zor bir virajdan sonra karşımıza 5-6 metre yüksekliğinde daha büyük bir
şelale çıkmıştı. Burada hepimiz durduk kaldık, hepimiz birden Hilmi’ye
“Yine mi?” diye bakıyorduk oda şaşkınlık içerisinde “vallahi ben bu
kadarını hatırlayamıyorum, geçmiş zaman işte” diyordu. 5-10 dakika
yamaçlardan mı tırmansak yoksa atlasak mı diye tartıştıktan sonra Efkan
arkadaşımızın kendini şelaleden aşağı bırakmasıyla birlikte ve arka
arkaya hepimiz atladık.
Hilmi arkadaşımız kanyonu geçtiğinde Eylül ayı imiş ve su az olduğundan
kanyonun çıkış kısmına doğru son iki-üç saati hep yürüyerek geçtiklerini
söylemesine rağmen biz hala büyük havuzlarda yüzerek geçmek zorunda
kalınca sinirlenmeye başlamıştık. Hava kararmaya başlamıştı ve biz artık
daha çok üşüyorduk. Kalan bölümü su içinde geçiremeyeceğimizi anladık ve
kanyona girdiğimizden bu yana 8 saat geçmişti. Kanyon artık yamaçlardan
geçit vermeye başlamıştı ki kendimize bir patika bulup yamaçlardan
asfalt yola çıkmış ve yaklaşık yarım saat sonra Konarı Köyü’ne
varmıştık. Konarı Köyünde bizi bekleyen kaptanımız Yücel İLDENİZ’i merak
içindeydi ve bizi çok merak ettiğini ve birkaç kez Kanyon yamaçlarına
kadar gelip aradığını, bağırdığını söyledi. Biraz daha gecikseymişiz
ilgililere haber vereceğini söyledi. 8,5 süren kanyon macerasının
ardından hemen ıslak giysilerimizi değiştirip çay ve yemek için yola
koyulmuştuk bile... Bu etütten sonra 15 Temmuz 2007 tarihinde yapılması
planlanan Safranbolu Sarıçiçek Yaylası ve Yaci Kanyon gezisinde kanyon
geçiş kısmını grup olarak geçebilmenin mümkün olmadığı kanaatine
vardığımızdan, katılımcılar Yaci Kanyonu yerine YENİCE-ŞEKER Kanyonu’nu
geçmişlerdir.
|
|
|