listeye dön

   



             16 NİSAN 2006 ELMADAĞ - KIBRIS DERESİ VADİSİ – KIBRIS KÖYÜ

Baharın yüzünü göstermeye başladığı ilk günlerde Ankara’nın 4l Km. doğusunda yer alan Elmadağ- Kıbrıs Köyüne günübirlik bir gezi gezi düzenledik.

Elmadağ eteklerinden 45 kişi ile başladığımız yürüyüşe ilçeyi boydan boya geçerek akan ve kuzeyde Kızılırmak ile birleşen Kıbrıs deresi boyunca yürüyüşe devam ettik.

Kıbrıs Deresi kar ve yağmur suları ile beslenen düzensiz bir rejime sahip bir akarsudur. Karlar yeni erimekte olduğundan suyunun en bol olduğu zamana rastlamıştık.

Gezi boyunca yürüyüş parkurumuz civarı ve etrafımızda gördüğümüz bitkiler, ağaçlar hakkında rehberlerimiz tarafından katılımcılara bilgiler verildi.

Vadi boyunca inişli çıkışlı bir parkurda yürüdüğümüz için olsa gerek katılımcıların fazlasıyla zorlandığı bir gezi oldu. Gezinin en güzel noktası da katılımcıların yorgunluktan şişmiş olan ayaklarını derenin soğuk sularına sokup dinlendirdiği an oldu.



                               13 Mayıs 2006 ESKİŞEHİR-ÇATACIK

13 Mayıs 2006 tarihinde yapılan geziye 30 kişi katılmıştır. Saat 7:30’da Ankara’dan hareket edilmiş, 12:00 sularında Çatacık ormanlarına ulaşılmıştır. İlk olarak Geyik yaban hayatı geliştirme sahası ve üretme çiftliği ziyaret edilmiştir. Burada görevliden geyiklerin üremesi, beslenmesi ve üretildikten sonra ormana bırakılmaları konusunda bilgiler alınmıştır. Bunun yanında Türkiye’de değişik hayvanlar için birçok yerde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMPGM) tarafından yaban hayatı geliştirme sahası oluşturulduğundan sözedilerek, bunun hayvanları koruma ve hayvan soyunu sürdürme politikası olduğunun altını çizilmiştir.

Yörede bulunan bir tohum meşceresi ve içinde seçilmiş olan üstün ağaçlar incelenmiş, tohum meşcereleri, üstün ağaç seçimleri ve tohum bahçeleri kuruluşundan söz edilerek ıslah çalışmaları ile toplumun odun hammmaddesine olan gereksiniminin karşılanmaya çalışıldığı açıklanmıştır. Yine bu çalışmalar sayesinde doğal ormanlar üzerindeki baskıların azaltılacağı ve bu ormanların daha fazla rekreasyon amaçlı kulanılabileceği belirtilmiştir.


Orman işletmesinin gençleştirme çalışmaları için yaptığı fidan yetiştirme etkinlikleri incelenmiş, orman işltemeciliği, orman mühendisliğinin işlevi ve sorunları katılımcılara anlatılmıştır.


Öğle yemeğinden sonra yangın kulesine çıkılarak, Çatacık ormanlarının manzarası yukarıdan katılımcılara izlettirilmiştir. Burada ayrıca Orman Genel Müdürlüğü (OGM)’nin bir yangınla mücadele politikası hakkında bilgi verilmiştir. Bu çerçevede yangınla mücadele için Türkiye’de bulunan dozer sayısı, kule sayısı, telsiz sayısı gibi bazı istatistikler verilmiştir.


Katılımcılardan gelen istek üzerine yürüyerek, 200-400 yaşında sarıçamlar için seçilen tabiat anıtına ulaşılmış ve burada bu tür koruma alanlarının özelliklerinden sözedilmiş ve DKMPGM’nin birçok ilde benzer çalışmaları bulunduğu belirtilmiştir. Katılımcılar yaklaşık yarım saat tabiat anıtında dolaşarak doğanın tadını çıkarmışlardır.

Biyolojik çeşitlilik kavramı yerinde örnekler verilerek açıklanmış ve bir tartışma yapılmıştır. Akşam yemeği için binaya dönüşte sıklık bakımı yapılan bir alandan geçilmiş, bakım ve üretim çalışmlarından sözedilmiştir.

Saat 17:00 civarında gözleme ve çay ikramından sonra Ankara’ya dönülmüştür. Başta Eskişehir Bölge Müdürü olmak üzere Çatacık işletme Müdür yardımcısı ve Değirmendere Orman İşletme Şefi bu gezide her konuda destek sağlamışlardır.



            04-06-2006 ÇAMLIDERE- KIZILCAÖREN KÖYÜ ORMAN YÜRÜYÜŞÜ

Ankara Çamlıdere ilçesi sınırları içinde kalan alanda şimdiye kadar varlığı bilinmeyen silisleşmiş (taşlaşmış) orman ağaçları bulunmaktadır.

Ankara’ya 10 km mesafede olan yöre batıda; Bolu, kuzeyde; Çerkeş, Kurşunlu, Ilgaz, doğuda; Çankırı ve Şabanözü, güneyde; Beypazarı, Kazan, Çubuk yerleşim yerleriyle sınırlı çok geniş bir alandır.

Çamlıdere’deki silisleşmiş ağaçlar 23-15 milyon yıl öncesi faaliyet gösteren andesitik ve dasidik lav ile volkan külü, tüf, tüfit üreten volkanizma malzemesiyle iç içe olan silisce doygun göl içinde ve silisce zengin volkanik getirimlerin etkisiyle asidik hidrotermal döngü sonucunda, ağaçların hücre çeperlerine ve hücre boşluklarına silis küreciklerinin birikmesiyle, yerleşmesiyle taşlaşmışlardır (silisleşmişlerdir.) Taşlaşan bu ağaçlar daha sonraki evrelerde oluşan volkan patlaması ürünü volkan külleri, tüfleri ve lavları ile taşlaşmış (silisleşmiş) ve ağaç fosillerinin günümüze kadar korunmalarını sağlamıştır.

Silisleşmiş (Fosil) ormanı, ardıç ağacının egemen olduğu bir ormanın fosil kalıntılarıdır.

İlk belirlemelere göre baskın olarak kök, gövde ve dallardan oluşmuş ve bunların parçalanmış örnekleri 300 m uzunluğunda bir zonda zenginleştiği belirlenmiştir.

Şu anda eğimli olan fosilli tabakanın eğim doğrultusunda bu orman üyelerinin eğer bilimsel kazılar yapılırsa tüm kök, gövde ve dallarıyla birlikte bulunabilecekleri belirtilmektedir.

Bu tür bulgu alanlarının dünyada benzerleri az da olsa bulunmakta. Örneğin, literatürden çok iyi bilinen ve şimdi bir açık hava müzesi olarak ziyarete açılmış Amerika’daki Mezozoik yaşlı silisleşmiş orman fosilleri.

TOD Ekoturizm grubu tarafından Çamlıdere fosil ormanının bir açık hava müzesi olarak koruma altına alınması için ilgili birimlere gerekli girişimler de bulunulmuştur.

Çamlıdere gezimizde fosil orman ziyaretinden sonra Kızılcaören Köyüne doğru sarıçam ormanlarının içerisinden 50 kişilik bir grupla yürüyüş yaptık. Sıcak haziran sıcağına karşın sarıçamların yaydığı mis gibi reçine kokusu ve serinliği sayesinde katılımcılarımızla güzel bir yürüyüş yaptık.


                                       27-28 MAYIS YEDİGÖLLER

Ormanlar, göller ve şelalelerle bezenmiş, muhteşem bir atmosferin içinde, günlük hayatın sorunlarından sıyrılmak ve yeşile kavuşmak için Yedigöller tam bir cennet. Milli Park alanı olan Yedigöller kışın kar keyfi, ilk ve sonbaharda trekking, yazın göl keyfi ve her zaman fotoğraf çekmek için gidilebilecek bir yer.

Doğa ile baş başa kalmanın, yeşilin her türünü görmenin mümkün olduğu Yedigöller Milli Parkı, Batı Karadeniz Bölgesi'nde bir doğa klasiği. Milli Parkın yedi adet heyelan gölü, kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapaması sonucunda oluşan, yüzeysel ve yer altı akışları ile birbirlerine bağlı Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl isimleri ile anılıyor. Çevrelerinde oluşan bitki yapısı itibariyle her biri ayrı karakter taşıyan bitkiler arasında kayın, meşe, gürgen, kızılağaç, karaağaç, karaçam, dişbudak, sarıçam, köknar, ıhlamur gibi ağaçlar bulunuyor.

27 mayıs sabahı çıktığımız yedigöller yolcuğunun ilk durağı ve aynı zamanda öğle yemeği molamızı Dirgine Orman İşletme Müdürlüğünde verdik. Uzun yıllar o bölgede çalışmış, şimdi Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünde çalışmakta olan rehberimiz Sedat Ay Dirginede başlıyor Yedigöllerin hikayesini anlatmaya. Anılarıyla, deneyimleri ve bilgisiyle, gezi boyunca tüm katılımcılara unutulmaz bir gezi yaşatıyor. Cumartesi günü yedigöllere varır varmaz ağlayan kayaları ziyaret ediyor, çevredeki bitki va hayvan türleriyle ilgili bilgiler alıp hatta akşama içeçeğimiz bitki çaylarını doğadan toplayarak sazlı gölün kenarında kuracağımız kamp alnına gelip çadırlarımızı kurup kamp ateşimizi yakıyoruz. Pazar günü ilk ziyaret yerimiz göknarlı yayla, kapankaya seyir yeri, anıt çamı ziyaret ettikten sonra tek tek gölleri dolaştık ve Sedat AY’dan göllerle ilgili bilgiler edindik. 24 kişilik katılımcı grubumuzla yedigöllerin ilkbahardaki doyumsuz güzelliğini yerinde bırakarak başka bir gezide buluşmak üzere tekrar Ankara yollarına düştük.


                                        9-10 EYLÜL YENİCE

Bir önceki sene yaptığımız Yenice gezisini tadı damağımızda kalmış olduğundan olsa gerek, bu yıl tekrar 9 eylül sabahı Türkiye’nin orman denizine doğru yola çıktık.

İlk gün 2000 m yükseklikteki kayın göknar ve sarıçamın karışım gösterdiği ormanlarla kaplı Keltepe’ye, ormanda çalışan köylülerin köpeklerini de yanımıza alarak tırmanmaya başladık. Yol boyunca yavaş yavaş yüzünü göstermekte olan sonbaharı, ormanın nasıl karşıladığına tanık olduk.

Keltepe yürüyüşü sonunda kamp yerimize doğru yola çıkıp, çadırlarımızı kurduktan sonra, Yenice’yi gezdik alışverişimizi yaptık. Nede olsa ertesi gün bizim için zorlu bir gün olacaktı, şeker konyonunu geçecektik, bunun için Yenice’den cizlavetler, yiyecekler ve vazelinler alındı.

Sabah erkenden toplam uzunluğu 6.5 km. olan Karabük-Yenice Karayolu'nun 3. kilometresinde yer alan Şeker mevkiinden başlayan kanyonda yeri geldi yürüdük, yeri geldi yüzdük, yeri üşüdük hatta donduk. Kanyonun, 2 km.sinden yol geçmek de ve 2. km.sinden sonra 4.5 km. Kanyoning yapmaya uygun bir alan bulunmakta, bu alanda yer yer zorlu geçişler ve daralmalar var. Bazı yerlerde yüzmek zorunlu hale geliyor. Bazı arkadaşlarımız çok üşüse de hatta, fotoğraf makinelerini suya düşürenler bile olduysa da gezimiz bittiğin herkes; seneye buraya tekrar gelelim fakat daha sıcak bir mevsimde diyordu.


                                  5- KASIM-2006 ÇUBUK-KARAGÖL

5 kasım 2006 nın ilk karlı günü, Ankara’ya ilk kar düştü. Gezi görevlilerimiz kar manzarasını görünce herhalde kimse gelmez diyerek geldikleri gezi otobüsünün yanına tam 32 kişiyle karşılaşınca şaşkınlıklarını gizleyemediler. Bu kadar kişi hazırlanmışken gidilmezmi Karagöle... Normalde Günübirlik geziler ve piknik yapmak için çok uygun olan Çubuk İlçesi sınırları içinde yer alan Karagöl , Ankara'ya 68 km. uzaklıkta. Yıldırım Dağları üzerinde , çevresi ormanlarla kaplı olan bir krater gölüdür.

Karlı ve buzlu yollarda 2- 2,5 saat süren otobüs yolculuğundan sonra vardığımız Karagöl kar altındaki güzelliği ile tüm katılıcılarımızı büyülemişken, biz Karagöl’ün etrafını saran ormanların içerisindeki 6.5 km lik yürüşümüze başladık. Daha yapraklarını bile dökmeye vakit bulamayan üstü karlı ağaçların altında yürürken kendimizi beyaz bir tünelde ilerliyormuş gibi hissettik.Yürüyüş boyunca rehberlerimiz orman ekosistemi hakkında, bulunduğumuz yörenin biyolojik çeşitliliği hakkında, bir ağacın kesilmeden artım burgusu alınarak nasıl yaşının hesaplandığına, hatta karıncaların yaşamlarına kadar bir çok konuda katılımcılara bilgi verdiler. Yürüyüşün sonuna doğru yüzünü gösteren güneş, kar tanelerinin üzerinde bir kristal parçasının üzerinde dans eder gibi ışıldıyordu. Gezimiz bittiğinde herkes üşümüz fakat ilk karla birlikte sonbaharın bitmemiş güzelliğini birarada görmenin keyfini yaşıyordu.



                                                                         Ekoturizm Grubu               
 

   

ANKARA 2008