|
|
YEDİGÖLLERDEYİZ
Aysun ÖZTÜRK
AFSAD DOĞA GRUBU
Saat 08.15 den beri yoldaydık. Gezi görevlileri Murat Alan, Sedat Ay ve
Ziya Şeker önce kendilerini tanıtıp sonra da bizleri tanıdılar
sırasıyla.
İlk mola yerimizdi ağaçlar arasındaki orman işletmesine ait bina ve ilk
ilgimi çeken de duvardaki doğa fotoğrafları oldu.Bu güzel görüntüler
daha iyi çekilebilirdi diye düşündüm. Güzel bir öğle yameği yedik. Orman
kebabı! Ne de olsa Mengen dolaylarındaydık, aşçının eline sağlık.
Tekrar yola koyulduk,ağaçlar gittikçe çoğalıyordu.Yolun her iki
tarafındaki orman görüntüsünün karşılıklı olarak farklılıklar
gösterdiğini, güneye bakan tarafta makiye rastlanabileceği gibi, kuzeye
bakan tarafta da gürgen ve kayın ağaçları olduğunu öğrendik ve birbirine
çok benzeyen bu iki ağacı nasıl ayırdedebileceğimizi.
Bir de bitkiler tabiki. Sedat Ay, kırlangıç otunun hikayesini anlattı
bize, bu bitkinin içinden çıkan sıvıyla yavru kırlangıçların gözlerini
dünyaya açtıklarını öğrendim o gün. Doğanın en güzel olayı olan anne ve
bebek arasındaki o muhteşem bağı diğer canlılarda da görebilmek,
duyabilmek tatlı bir şefkat duygusu yarattı bende.
Kenarlarını heybetli çınar ağaçlarının doldurduğu yol bizi Yedigöllere
taşıdığında kendimizi misafirhanenin önünde bulduk.Kimimiz çadırda
kimimiz misafirhanede kalacaktık.Eşyalar arabadan indirildi birer birer,
çadırlar kuruldu göl kenarına.Ağaçların yansımaları vurmuştu göle ve
yeşildi renk her yerde.
Banu ve ben bu güzelliği evimize taşımadan edemezdik. Yoksa kalbimizi de
aklımızı da burada bırakmak zorunda kalacaktık.Diğer arkadaşlar yürüyüşe
çıktıklarında biz de fotoğraf makinalarımızı sırtlanıp göl kıyılarında
dolaşmaya başladık.Göldeki yansımaları, yumru yumru olmuş ve yosunlanmış
ağaç köklerini çektik bol bol. Çeşit çeşit kuşlar uçuşuyor du etrafta,
piknik yapan insanların kırıntılarını topluyorlardı.
Günün geceyle buluştuğu saatlerde akşam yemeği için toplandık bir yerde.
Ortada kocaman bir soba ve sıcacık bir odada sıcacık insanlarla yedik
yemeğimizi. Ardından Serdar Şengün' ün sözü ve sazı eşliğinde kimi zaman
coştuk, kimi zaman hüzünlendik,kimi zaman da yolculuk yaptık
anılarımıza, ve muhabbet bir ateş etrafında devam etti. Gecede ateşin
kıvılcımları, saz telinin titreşimleri ve o muhteşem ses ulaşıyordu
yıldızlara ve aya.
------------------------------0-------------------------------------
Odamızın penceresinden sızan ışıkla kavuştuk güne. Gün
güneşliydi.Pencereyi açıp günü odaya sığdırmak istedim ama!
Kahvaltı sonrası hep birlikte açıldık doğaya. İki göl arasında kalan
tahta bir köprüden geçtik. Derin göl, Serin Göl, Büyük Göl ve Nazlı Göl
derken sıra İnce Göldeydi. Göllerin oluşumlarını Nihat Aybar anlattı
bize.
Sora kendimizi yerden 20-25 m yukarıda birbirine kenetlenmiş iki ağacın
altında bulduk.Aşk ağacıydı bir diğer adıyla pisagor.Kökleri farklı
toprak yüzeyinden çıkmış ve sonra kenetlenmiş iki gövde.
Yola devem ettik.Ağaçların bol olduğu bir yerde durduk.İki ağaç
arasındaki üçgen gibi duran alete takıldı gözümüz. Orman mühendisi
Tahsin Ertaş bunun ne işe yaradığını anlattı bize. Zararlı böcekleri
çekiyordu kendine, göknar kabuk böceğiydi adı.Erkek böcek, ağacın kabuğu
altına girip yerden iki m yukarıya biryere yuva yapıyor. Sonra
salgıladığı koku ile dişileri kendine çekiyor, döllenen dişiler yaklaşık
60 yumurta yapınca ortaya çıkan yavrular da ağaç katliamına başlamış
oluyormuş. Bu ağaç yıkımını önlemek için de orman mühendislerimiz onlara
bir tuzak kurmuş ve dişi böcekleri bu tuzakla ağaçlardan uzak tutmayı
başarmışlar.
Sonra, Sedat Ay bize yara otunu tanıttı.Sindirim sistemindeki iyileşmeyi
nasıl başardığını anlattı.
Yola devam ettik, sonraki durağımızda biyolojik çeşitliliği Orman
Mühendisi Serdar Şengün den dinledik.
Son durağımız Sazlı Göldü. Tepeden baktık ona. Üzerindeki o minik minik
bitkiler ne güzel süsülemişti onu. İnişe geçtiğimizde Şelaleye uğramadan
edemedik.Banu ve ben önden hızlı hızlı gidip üçayaklarımızı kurduk
hemen., 5-6 karede burada aldıktan sonra çekimlerimizi de tamamlamış
olduk. Malzemelerimizi toparlayıp bizi sollayıp geçen ekotur yolcularını
yakalamaya çalıştık. Bu tatlı yorgunluğumuzu keyifli bir çay
muhabbetiyle noktaladık. Bizi getiren kaptanımız bizi aldığı yerlere
bırakmak üzere tekrar yola koyuldu.
Yolculuğumuza eşlik eden yağmur,şimşek ve fırtına da ne güzeldi doğada.
|
|
|