|
ÇATACIK ORMANLARI İki gün sürecek olan Çatacık ormanları gezisine katılmak için Cumartesi sabahı toplanma ve hareket noktasına geldiğimizde gideceğimiz yer hakkında hemen hiçbir bilgiye sahip değildik. Yolculuk esnasında elimizdeki gezi programından şu satırları okuyarak sabırsızlanıyorduk; “ Çatacık ormanı İç Anadolu Bölgesine girmiş nemcil bir sarıçam ormanıdır. Sarıçam türünde Türkiye’nin en meşhur ormanlarından birisidir. Bu ormanda örnek ormancılık uygulamaları yapılmaktadır. İki gün süresince bu özel ormanda yürüyüşler yapılırken örnek ormancılık uygulamaları tanıtılacak, geyik üretme istasyonunda geyiklere ot verme şansı yakalanacak, 200 yaşın üzerinde sarıçam anıt ormanının ihtişamı yakından görülecektir.” Otobüsümüz sıcak İç Anadolu bozkırlarında yol alırken gideceğimiz yerler hakkındaki merakımız giderek artıyordu. Çünkü ülkemizdeki doğal zenginlik kaynağı ormanlarımız genellikle kıyılarımızda ve kıyılarımıza yakın yerlerde yoğunlaşmıştı. Oysaki gideceğimiz orman İç Anadolu sınırları içerisindeydi ve Karadeniz iklim özelliklerine sahipti. Bozkırın sarı sıcağından kuzeye doğru sert bir dönüş yapıp dağların eteklerine doğru tırmanmaya başlayınca ağaç sayısı artmaya sarı tonlar ise yeşile dönmeye başlamıştı. Ormanın derinliklerinde çadır kurarak konaklayacağımız alana geldiğimizde kendimizi çeşit- çeşit kuş sesleri ile yeşilin birçok tonunun egemen olduğu gürültüsüz bir oksijen kaynağının içinde bulduk. İki saatlik bir orman yürüyüşünden sonra geyik üretme istasyonuna ulaştık. Koruma altındaki geyiklere topladığımız otları ellerimizle yedirdik ve yorgunluk çaylarımızı içtik.
Kamp yerine dönerek iki kişilik çadırlarımızı kurup akşam yemeği için
bizlere hazırlanan ve çimenler üzerindeki uzun masada yerlerimizi aldık.
Neşeli ve uzunca süren yemekten sonra çadırlarımıza giderek deliksiz bir
uyku ile sabahı ettik. Daha sonra tırmandığımız tepedeki yangın gözetleme kulesinden 360 derecelik bir seyirle 80 km. uzaklıktaki Eskişehir’i bile çıplak gözle seçebildik. Asıl etkileyici olan ise sarıçam anıt ormanı alanına yapılan yürüyüştü. Burada iki yüz yaşın üzerindeki sarıçam anıt ormanlarının ihtişamını yakından gördük. Bu gezide beni en çok etkileyen şey ise 200 yaşındaki 30–40 metre boyundaki bir çam ile henüz 2–3 aylık, 2 cm boyundaki hayatta kalma savaşı veren aynı cins çamın yan yana ve birçok yerde beraber görmekti. Bu minnacık çam fideciklerinin içerisinden, bu yazın kuraklığına, susuzluğuna direnip ayakta kalabilenleri ise önlerinde yıllarca sürebilecek koca bir ömür beklemekteydi. İrfan Akalp
|
|||||
ANKARA 2008 |
||||||