DOĞAYLA
OLMAK
Doğayla olmak…Nefes almak gibiydi benim için.Ama en hakkını vererek
yapılanlar var ya hani,onlardan işte…Önce derin,içten,olabildiğince çok
havayı içine almak.Sonra bütün oksijeni.moleküllerine kadar,hissetmek
damarlarında…Ve sonra o nefesi vermek huzurla…En sonunda gözlerini açmak
ve gördüğün o muhteşem manzarayla karşılaşmak…
Yeşil,ama çok yeşil…Toprak,ama hep basmak
istediğin…Sesler,cıvıltılar ve daha fazlası… İşte nefes almak buydu.
Gerçek bir doğasever olan öğretmenimiz Asuman ERÇİN’in-ne kadar
teşekkür etsek azdır-bize yüzlerce öğrenci arasından verdiği fırsatla 10
arkadaşımla birlikte Kızılcahamam Aşağıhöyük Göleti’ne gittik.Öncelikle
korkularımla başlamak istiyorum:
‘’ 16 km
yürümek kim ben kim? Benim için imkansızdı.Tahmini olarak ilk yarım
saatten sonra yerde sürünen tarifini yapmak bile istemediğim bir ben
vardı.Bu da yetmezmiş gibi bin bir çeşit böcek beni bekliyordu
orada.Sonra ben hep acıkırdım ki… Ya beni beklemezler ve ben
kaybolursam?’’ Bu soruları resmen hatmetmiştim kendi içimde.Ama
bilmediğim bir şey vardı.Orada öğrendim bunu.DOĞA BİZE ZARAR VERMEZ.
Yürüyüşümüz yaklaşık 10.30 civarlarında başladı. İlk önce çıkış
yolu bekliyordu bizi.Ekibimizde bulunan birkaç kişiyle tanışma fırsatı
yakaladık ve bazı konuşmalar yapıldı.Ve yürüyüş başladı.
Hala korkmakla birlikte mutlu hissediyordum. Kendimi hiç bu kadar mutlu
hissettim mi bilmiyorum bile.Bir süre sessiz sakin yürüdükten sonra
Deniz arkadaşımız bize etrafı tanıtmaya başladı kendi çapında.Herkesten
bir yorum… Aslında kimse bir şey bilmiyordu.Ama doğa insanı
konuşturuyordu sanki…
İlerleyen dakikalarda enerjisini çok sevdiğim Murat Hoca bize
Karaçam’ı anlattı.Hain ökse otunu…Bunları az çok biliyorduk.Sonra bir de
Sarıçam varmış. Kendimi çok cahil hissettim doğrusu.Çünkü çamları hep
aynı sanırdım.O da yetmezmiş gibi bu ağaçlar sayesinde rakımımızı da
belirleyebiliyormuşuz. Şaşırdım haliyle.Bilmeyince…
Kendimi gülmekten alamadığım çiçek toplama muhabbeti… Ne kadar güzel
anlattı anısını Selim Hoca. Uzun süre unutabileceğimi zannetmiyorum.
Yürüyüş esnasında birçok gölet gördük.Çamlıdere barajını
gördük.Kuzuları,keçileri gördük. Çok güzeldi. Sonra bir yerde mola
verdik. Bize sorulan soru ‘’Ağacın yaşı nasıl ölçülür?’’.Bana kalsa
keser sayarım halkaları tek tek derdim ki Allahtan demedim.Bir alet bu
işlevi görüyormuş zaten.Hayatımda ilginç bulduğum aletler listesine de
yazdım ayrıca.Gerçekten ilginçti.
Yolumuza devam ettik ve bir süre sonra mola verdik. Bu kısım çok
güzeldi. Herkes getirdiği yiyecekleri yedi,çiçek topladı ve ip atladı.Ne
kadar da özlemişim ip atlamayı. Bir ben mi? Herkes içinde yanıp tutuşan
bir özlemmiş meğer. Görmüş olduk.Çok eğlendik çokk…
Grubumuzun vazgeçilmez ikilisi ve gezi boyu enerjileri bitmeyen iki
arkadaşımdan bahsetmeden geçemeyeceğim. Birgül ve Deniz… Günümüz
gençliğinin en belirgin iki örneği benim için…Her 100 metrede bir
durup selfi çeken ve sonra gruba yetişmek için bağıra çağıra koşan canım
arkadaşlarım… İyi ki bizimleydiler.
Doğa bizim içimizden gelenleri düşünmeden söyletmede de çok usta…
Yürüyüşümüzün ilk yarım saatinden sonra çok yorulan ama asla pes etmeyen
arkadaşım Elif’in şu cümlelerini paylaşmak istiyorum:’’ Sanırım
kulağımdan nefes alıyorum,Kalbim beynimde atıyor,Yok başım ağrımıyor
beynim ağrıyor, Daha da gelmem ben ...’’ Bu cümlelerden sonra arabada
dönüş yolunda ‘’Eeee Meke Gölü’ne ne zaman gidiyoruz’’ diyen
arkadaşım.İyi ki bizimleydi.
Ve elbette sınıfımızın en çalışkanı ve en mantıklı insanı
olduğunu düşündüğüm arkadaşım Deniz’in notlarım arasına yazdığı yorumu
paylaşmak istiyorum:
‘’2.Periyot 6A grubundaki 8
elektronu,gittiğimiz yerde anladım.
Bilmiyordum kozalağın tohum olduğunu,bilmiyordum kara çamı,sarı çamı
hatta köknarı.
Öğrendim azotu,floru,sodyumu,kromu,gideni gelmeyeni.
Ben köknar tohumunun nemli toprağa düşüp çimlenme ihtimalini sevdim.
Ben ökse otunun çamı çürütmesini sevdim.
Ben yağan yağmuru,açan çiçeği,kara bulutları,kuşburnunun dikeninin
sevdim.
Ben ormanları sevdim.’’
Ertesi gün oldu ve sabah uyandım.İnanmayacaksınız ama yapmak
istediğim şey bana bile tuhaf geldi. Daha dün yürüdüğümüz yollarda olmak
istedim.Ve ıslak toprağın üzerine yüzüstü uzanmak… İnanmayacaksınız ama
bir günde ben doğayı özledim.Ve çok üzüldüm.Bir daha gidememekten,o
huzuru yaşayamamaktan dolayı korktum ve üzüldüm.O
saflığı,güzelliği,gerçekliği düşündüm,özledim ve üzüldüm.Umarım yine
gitme imkanı bulurum.
‘’Doga! En küçük bir çaba harcamadan ve
mükemmel bir kusursuzlukla en basit maddeden son derece farkli seyler
yaratiyor; hepsinin üzerine de ince bir tül örtüyor. Yarattigi her bir
parçanin kendine has özellikleri, her bir durumun ayri açiklamasi var
ama sonuçta hepsi birlikte bir bütünü olusturuyorlar." Ne güzel söylemiş
yazar.
Bizi bu mükemmel bir kusursuzlukla en basit maddeden son derece
farklı şeyler yaratan doğayla buluşturan öncelikler sevgili öğretmenimiz
Asuman ERÇİN’e,TODEG’e,emekleri için Ziya Hoca’ya ,Engin bilgileriyle
bizleri aydınlatan Murat Hoca’ya, ,Selim Hocalara ve bütün doğa
severlere çok teşekkür ederim.
ATATÜRK LİSESİ 9.SINIF ÖĞRENCİSİ
Nihal KARADENİZ
notlar
|