|
|
ÇUBUK-KARAGÖL GEZİSİ HAKKINDA
Meral ÇİÇEK
Ben Meral Çiçek. Karagöl gezisi benim Eko Turizm grubu ile katıldığım
üçüncü gezi… Kendimi bu konularda biraz deneyimli saydığımdan! gezi
üzerine iki satır yazayım istedim. Cumartesi akşam üstü Ankara’da
havanın soğuması ile birlikte kabus başladı. Geziye katılmak isteyen
arkadaşların “üşürüz, donarız, kurda kuşa yem oluruz “ feryatlarına
rağmen sabah Filiz Hanım’la yaptığım telefon görüşmesi sonunda, gezinin
iptal edilmediğini öğrenince “ yaşasın macera “ diyerek kendimi yollara
attım.
Gezi için kaydını yaptıran 56 kişinin neredeyse yarısı hava muhalefeti
nedeniyle fire vermişti. Gezi sorumluları dahil 32 kişi ile birlikte,
geçen gezide olduğu gibi otobüsün boş koltuklarına yayılarak yola
çıktık. Gezimiz Çubuk ovasında Ziya Bey’in derin tarih bilgilerine
dayanarak anlattığı Ankara Savaşı ile başladı. Hakkını yememek lazım,
şahsen çok yararlandım, savaş hakkında ortaokulda öğrettikleri resmi
tarihten fazlasını öğrendim. Sonradan “artçı sorumlu” olduğunu
öğrendiğim Murat arkadaş sakız dağıtarak ikramda bulundu. Ama o anda
bunun gezi sonundaki hatalarını kapatmak için dağıttığı, bir çeşit küçük
bir rüşvet olduğunu bilemezdim, dolayısıyla pek memnun oldum. Çubuk’da
verilen “köpek öldüren şarabı” alışverişi molasından sonra, gezinin
başlangıç noktası olan Karagöl’e geldik.
Size biraz da gezi alanı seçilen yerin özellikleri ile ilgili
öğrendiklerimi aktarayım; Çamlık tepelerle çevrili geniş bir düzlükte
yer alan “Karagöl” uzunluğu 80m , eni ise 35 m civarında, küçük fakat
derin bir krater gölüdür. Karagöl civarı, İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerini kapsayan step ekosistemindedir. Bölge, Ülkemizde bulunan 3
ayrı bitki coğrafyasının geçiş yaptığı yer olması nedeniyle bitki
türleri çok çeşitlidir. Bölgede karaçam, sarıçam, göknar, titrek kavak,
söğüt ormanları bulunmaktadır. Bölgede bulunan söğüt ağacının dal
kabukları ve yapraklarından elde edilen “salisin” maddesi eczacılıkta
ağrı kesici olarak kullanılmaktadır. Gezi güzergahımızda yükseklik,
1500-1750 m arasındadır. Yüksek tepelerin üzerinde kalkerli ve karstik
özellikleri ağırbasan kokurdan çukurluklar ve buz çukurluklarının
oluşturduğu küçük göletler vardır.
Öncelikle şunu söylemek isterim, bu gezinin bence en güzel tarafı erken
yağan kardı. Çünkü henüz sonbahar olması nedeniyle ağaçlar yapraklarını
dökmemişti, sapsarı ağaçların üzerine yağan kar görüntüsü muhteşemdi.
Tabii yine yerdeki karın üzerine düşen sarı yaprakları ve donmuş
mantarları da unutmamak gerek. Daha önce birkaç kez gördüğüm Karagöl
bile bu mevsimde başka bir güzeldi. Aslında gezi parkuru 7 km civarında
olması ve 4 saat sürmesine rağmen sanki daha uzun ve yorucu gibi geldi.
Yürüyüşün kar da yapılması ve parkurun sadece düz bir yürüyüş alanından
oluşmaması, orman içinde yürürken birden yokuş yukarı tırmanılması, bir
süre sonra yokuş aşağı inmek zorunda kalınması geziyi zorlu ve keyifli
yaptı. Uzun bir yokuş aşağı iniş yaptıktan sonra ulaşılan yayla da
parkurun ayrı bir çeşitliliğiydi. Havanın açık ve zaman zaman güneşin
olması yürüyüş boyunca içimizi ısıtan önemli bir olaydı. Sonuçta üşüdük
ama donmadık, kurda kuşa da yem olmadık.
Fakat bu gezide acayip bir şey dikkatimi çekti. O da ne, gezinin kaç
tane sorumlusu var, “esas, tali, öncü, artçı, gönüllü, fahri”….Yani
nerdeyse grubun yarısı sorumlu. Hal böyle olunca, her sapakta, her yol
ayrımında bütün sorumlular kafa kafaya verip, bitmek tükenmek bilmeyen
istişare toplantıları yaptılar. “Buradan mı gidilecek, yok yok şuradan,
olmadı bu yandan” derken bu stratejik toplantılar nedeniyle epey bir
soğukta bekledik . Fakat “en birinci sorumlu” Hayriye Arkadaş’ın gayet
kendinden emin, duruma hakim, panik yok duruşu ve gayreti sayesinde
doğru yoldan hiç ayrılmadık. Bu gezi sorumlularından en dikkate şayan
olanı da, daha önce gezi yerini hiç etüd etmemiş artçı sorumlu Murat
arkadaştı. Kendileri bir nevi “artçı deprem” gibi bir şeydi. Sarsıntısı,
rahatsızlığı çok ama ortada birşey yok. Önde midir, arkada mıdır,
nerededir belli değil. Arada bir “arkayı topla da gel” diye sesler
duyuyorduk ama kime söylendiği belli değil, zaten o da hiç üstüne
alınmadı.
Saydığım nedenlerden dolayı, pek inişli ve çıkışlı yolculuk sırasında,
zaten sakat olan dizimi ağrıttım. Bu çok sayıdaki sorumlu arkadaşlardan
biri olan Filiz Hanım’ın ne yazık ki ecza çantasını evde unutmasından
dolayı derdimize çare bulamadık. Yine çok sayıdaki sorumlu arkadaşlardan
(sanırım bu “fahri” olanı) Selim Kaplan arkadaşımızın yardımlarını asla
unutmayacağım, kendilerine buradan teşekkürü bir borç bilirim.
Neyse dört saat süren, grubun başı ile sonunun pek birbirini göremediği,
zaman zaman trafik sıkışıklığı nedeniyle insanların inişlerde birbirinin
üzerine yığıldığı, bazılarının kayıp düşerek, hatta ayakları donarak
suçu botlarına atıp kurtuldukları geziyi tamamlayarak başlangıç
noktamıza döndük.
Bizi bekleyen sıcak şarap ve çaylarımızı içip dinlendik ve dönüş yoluna
koyulduk. Bizim arabada verilen “Ankara Savaşı” dersini dinlemek için,
diğer otobüsten gelen ısrarlara dayanamayarak -bağışlasınlar şu anda
isimlerini anımsayamadığım- iki arkadaşı dönüşte arabamıza aldık. Fakat
onlar dersi dinlemeden Mehtap Arkadaş’ımızın ikramı olan şarabı içtikten
sonra ilk mola olan “Çubuk Turşusu” molasında kaçıp diğer arabaya
gittiler. Neden öyle yaptılar hiç anlayamadık!.. Bu arada artçı sorumlu
Murat Arkadaş her ne hikmetse Eskişehir- Çatacık gezisine ait anket
formlarını doldurmamız için dağıttı. Kendisine o geziye katılmadığımızı
söylememize rağmen “fark etmez siz yine de doldurun” dedi. Tabii ki
bilinçli bir tüketici olarak o gezi değilse de bu gezi hakkında açık ve
net olarak düşüncelerimizi yazdık. İşinden olacağı duygu sömürüsünü
yaptıktan sonra baktılar olmadı bizzat formları değiştirmem için tehdit
etti. Ben direndim ve formu kendisine verdim. Akıbetini bilmiyorum
araştırılmasını talep ediyorum. Fahri sorumlu Selim Kaplan arkadaşımızın
çabalarıyla bol şarkılı, türkülü, fıkralı dönüş yolculuğumuzu
tamamlayarak Ankara’ya vakitlice döndük. Böylece bir gezi daha
tamamlanmış oldu. Darısı bir daha ki gezinin başına diyemeyeceğim ama
bir sonra ki gezide buluşmak dileğiyle emeği geçen herkese teşekkür
ediyor ve görüşmek üzere, sağlıcakla kalın diyorum
|
|
|