|
|
Makaleler
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK
Ercan VELİOĞLU
Orman Mühendisi
TODEG Üyesi
Çeşitlilik, ister kültürel, ister ekonomik, isterse
ekolojik nitelikli olsun, sistemin dinamik bir özelliğidir. Bu dinamik
özellik, içinde bulunduğu sisteme direnç ve istikrar, tat ve lezzet,
renk ve güzellik, güç ve canlılık kazandırır. Ekolojik sağlık ve
biyolojik zenginlik, bir bölge veya sistemde doğal olarak bulunan
ekosistemlerin ve canlı türlerinin çeşitliliği oranında artar.
Biyoçeşitlilik de, çevremizdeki ekolojik sistemlere benzer değerleri
sunmaktadır. Biyolojik çeşitlilik, ya da kısaca "biyoçeşitlilik", bir
bölgedeki genlerin, türlerin, ekosistemlerin ve ekolojik olayların
oluşturduğu bir bütündür. Biyolojik çeşitlilik aynı zamanda
ekosistemlerin insanlığın refahı için gerekli olan yaşam destek sürecini
sürdürebilme yeteneğinin ve sağlıklı çevrenin bir göstergesidir.

Hayvanlarda coğrafi bölgelerin
genetik çeşitlilik üzerindeki etkileri:Soldan
sağa Arktik Bölge Tilkisi, Ilıman Bölge Tilkisi ve Çöl Tilkisi
Bir yöredeki biyolojik kaynaklar, milyonlarca yıllık bir evrim
sürecinde, milyonlarca çeşit sınama ve yanılmanın bir sonucu olarak
ortaya çıkmışlardır. Biyolojik kaynaklar, hala daha keşfedilmemiş ve
bilinmeyen bilgileri içinde saklamaktadır. Biyoçeşitlilik ve biyolojik
kaynaklar, insanın temel ihtiyaçlarını karşılaması yanında, insan
sağlığı ve mutluluğu için de bir çok yarar sağlar. Örneğin, insanın
zorunlu ihtiyaçlarından olan yiyecekler, su, oksijen, odun, selüloz
hammaddesi, çeşitli ilaç ve kimyasalların hammaddeleri canlılardan ve
onların büyüyüp geliştiği habitatlardan sağlanmaktadır. Bir
ekosistemdeki biyoçeşitlilik; orada yaşayan her canlı türüne direnç
sağlar, değişen çevre koşullarına karşı yeni uyum yetenekleri sunar.
Biyolojik çeşitlilik, zamanla değişen insan ihtiyaçlarına cevap
verebilmek için, seçenekler demeti oluşturur. Yerküre üzerinde hayatın
devamlılığı için evrimsel potansiyel sunar. Değişik ekolojik hizmetleri
yerine getirerek, sağlıklı ve verimli bir çevre sağlar (oksijen üretimi,
karbon dioksit döngüsü, su döngüsü, mineral dönüsü, su ve toprak
korunması, biyolojik ayrışma, biyolojik kontrol...)
Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesinin 2. maddesi biyolojik çeşitliliğin
sürdürülebilir kullanımını, “biyolojik çeşitlilik unsurlarının, uzun
dönemde biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açmayacak şekilde ve
oranda kullanımı, böylece biyolojik çeşitliliğin bugünkü ve gelecekteki
nesillerin ihtiyaçlarını, beklentilerini karşılama potansiyelini
muhafaza etmesi anlamındadır” olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda ele
alındığında, biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir kullanımı, bir yandan
bugünkü kuşakların gereksinimlerini karşılarken bölgeler arasındaki
eşitliğin gözetilmesi, diğer yandan da gelecek kuşakların haklarının
güvence altına alınmış olmasını içermektedir.
Biyoçeşitlilik, başlıca üç ana unsur ile, bu üç unsuru birbirine
bağlayan ilişkiden oluşmaktadır. Bunlar;
1) Ekosistem çeşitliliği,
2) Tür çeşitliliği,
3) Genetik çeşitlilik,
4) Ekolojik olaylar (proses) çeşitliliğidir.

Sarıçamların gövde kabuklarındaki genetik çeşitlilik
Ekosistem çeşitliliği, ilgili ekosistemi oluşturan çeşitli
parçaların, yer ve zaman içinde gösterdikleri değişimlere bağlı olarak,
onların bir fonksiyonu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, yeryüzü
üzerinde değişik ekosistem tipleri vardır. Yine bu etkenlere bağlı
olarak, bir ekosistem içinde farklı habitat çeşitliliği görülür.
Örneğin, yükseltinin düşük ve iklimin yağışlı olduğu bölgelerde deniz,
göl ve akarsu gibi sulak ekosistemler hakimdir.
Ekosistemin parçaları (ister bir bitki türü, ister iklim, isterse toprak
olsun) milyonlarca yıllık bir zaman süreci içinde evrimleşerek ortaya
çıkmışlardır. Uzun zaman içindeki bu evrimleşmeye bağlı olarak canlı ve
cansız parçalar arasında dengeli bir düzen, çok ince ayarlanmış bir uyum
vardır. Her bir parça birbirleriyle, değişik derecelerde ilişkilidir.
Ekosistemin sağlıklı işlemesi için, sistem içinde her bir parçanın ayrı
bir işlevi ve görevi vardır. Ekosistemin parçalarından herhangi biri
bozulursa veya o parça sistemden çıkarılırsa, ekosistem verimli
çalışamaz, zamanla bozulur ve önceki görevini yapamaz hale gelir.
Tür çeşitliliği, bir bölgede mevcut olan türlerin çeşitliliğini ve
sayısını ifade eder. Bir bölge doğal olarak yetişen tür sayısı
bakımından zengin ise, tür çeşitliliği bakımından da zengin sayılır.
Türler, yüz bin hatta milyonlarca yıllık bir evrimsel geçmişe bağlı
olarak ortaya çıkarlar. Türün bireyleri, taşıdıkları genlerin kontrolü
altında, belirli ortak dış özellikler, iç özellikler ve davranış
özellikleri sergilerler. Her tür birçok iç ve dış özellikleriyle ve bazı
davranışlarıyla diğer türlerden ayrılır. Her türün kendine has, ortak
bir gen havuzu vardır. Türler, sahip oldukları bu genetik mirası ancak
kendi gurubuna ait bireylerle, kuşaktan kuşağa aktaracak şekilde
paylaşırlar. Evrimsel köken olarak birbirlerine yakın türler arasında da
nadiren belirli ölçüde gen alışverişi olabilir. Çünkü, iki farklı tür,
evrimsel olarak birbirine ne kadar yakınsa, ortak genleri o kadar fazla
olur.
Genetik çeşitlilik, belirli bir tür içindeki genetik farklılıkları ifade
eder. Normal olarak, bir tür içinde çeşitli popülasyonlar (toplumlar,
ırklar, varyeteler) ve her popülasyon içinde de birbirinden farklı
binlerce birey bulunur. Bir türün içindeki her birey, türün başka
bireyleriyle ortak genleri paylaşmasına rağmen, taşıdığı pek çok gen
bakımından başka bireylerden farklı bir genetik yapıya (genotipe)
sahiptir. Bireyler arasındaki farklılıklar, söz konusu bireylerin,
belirli bir karakter için aynı genin farklı çeşidine (aleline) ya da
değişik gen kombinasyonlarına sahip olmalarından ileri gelmektedir. Aynı
şekilde, bir genin, belirli bir canlı türünün farklı popülasyonları
arasında farklı frekanslarda (sıklıkta) bulunması, ya da değişik
kombinasyonlarda olması, bireyin ait olduğu popülasyonların birbirinden
farklı olmasına ve popülasyonlar arası genetik çeşitliliğe yol
açmaktadır.
Ekolojik olaylar (proses) çeşitliliği, biyolojik çeşitliliğe ayrı bir
boyut, ayrı bir zenginlik kazandırır. Bir ekosistemdeki canlı ve cansız
varlıklar arasında süregelen pek çok karmaşık olay vardır. Prosesler bir
ekosistemin işlemesini, görevini yerine getirmesini ve sonuç olarak da
oradaki canlıların yaşamasını sağlar. Prosesler ekosistemin canlı ve
cansız öğelerini birbirine bağlamakta, biyoçeşitliliğin değişik alt
bölümlerinin karşılıklı denge içinde kalmasını sağlamaktadır. Bir
ekosistemde, canlı ve cansız varlıklar arasında devam eden etkileşimler
milyonlarca yıldan beri süregelmektedir. Bu nedenle proses çeşitliliği,
bir ekosistemde uzun evrimsel süreç içinde ortaya çıkan ve bugün de
devam eden değişik olaylar ve etkileşimler dizinidir. Proses
çeşitliliği, zaman ve zemine göre en hızlı değişen işlevler demetidir.
Geçmişteki milyonlarca yıl içinde, çeşitli jeolojik devirler boyunca pek
çok tür ortaya çıkmış, pek çok türün de nesli yok olup gitmiştir. Bugün
de pek çok nedenle yayılış alanları dar olan birçok türün nesilleri yok
olmaktadır. Nesil tükenme olayının doğal bir olay olduğunu, bir türün
neslinin –er ya da geç- tükenmesinin kaçınılmazlığını belirtmektedir. O
zaman ister istemez şu soru aklımıza geliyor; Öyleyse neden kaygı
duyuyoruz?
Unutulmamalıdır ki nesli tükenme olayları, doğal yollarla (zaman içinde
iklim değişimi, türler arası rekabet, büyük göktaşlarının dünyaya
çarpması vb. yüzünden) olmuştur. Doğal yollarla bir türün nesli yavaş
yavaş tükenirken, aynı türün genetik yapısında ağır ağır tedrici olarak
gerçekleşen değişimler sonucu, çevreye ayak uyduran yeni ırklar ve
onlardan da yeni türler ortaya çıkabilmektedir. Bu yolla, bir
ekosistemdeki kazanç ve kayıplar eşit olmakta, nesli tükenen türler ile
yeni ortaya çıkan türler arasında bir denge sağlanabilmektedir. Oysa,
insan etmeni yüzünden ortaya çıkan nesil tükenmesi, doğal yolla olan
nesil tükenmesinden çok farklıdır. Son iki yüz yıllık zaman dilimi
içinde nesli tükenen türlerin sayısının, insan türü ortaya çıkmadan
önceki iki yüz milyon yıllık zaman diliminden kat kat fazla olduğu
tahmin edilmektedir. İnsan türü doğada yeni bir girdi, yeni bir
etmendir. İnsanın, ayrı bir tür olarak sadece yüz bin yıllık bir
evrimsel geçmişi vardır. İnsan türü, diğer türlerden farklı olarak önce
zekası ve sopasıyla, daha sonra ateşi ve okuyla birçok hayvan türünü
insafsızca avlamış, ormanları yakıp sökmüş, doğayı bilinçsizce tahrip
etmiştir. Çağımızda barajlar yapmakta, gölleri ve bataklıkları
kurutmakta, orman alanlarını yok etmekte, evcilleştirdiği hayvanları
sürüler halinde doğaya salıp dengesiz bir otlatma yapmakta, taş,
kiremit, asfalt, beton ve demir yığınlarıyla kentler kurmakta, doğa
öğelerinin şimdiye kadar tanık olmadığı yeni yeni kimyasal artıkları
doğaya bırakmakta, neticede doğa parçalarını hızla değiştirip tanınmaz
hale getirmektedir. İnsanın doğayı değiştirme hızı, canlı türlerinin
kendilerini genetik olarak değiştirip yeni çevreye uyum sağlayabilme
hızından çok fazla olmuştur. Neticede, birçok canlı türünün nesli
tükenmiş, birçoğu da tükenme tehlikesiyle yüz yüze gelmiş bulunmaktadır.
Bu nesilleri tükenme tehlikesi olan türler arasında insanın kendisi de
vardır. Yerküresi böyle amansız bir tür ile, daha önce hiç karşı karşıya
gelmemişti. İnsan türü bilgi birikimini, doğal olarak süregelen
değişikliklere kendi neslini daha iyi uydurabilmek için kullanmak
zorundadır. İşte bu nedenle, kültür düzeyi yüksek ülkelerde bir “doğa
bilinci”, bir “çevre bilinci” oluşmuştur. Doğaya sahip çıkan, bu uğurda
sesini sık sık yükselten etkili bir zümre bulunmaktadır. Hala pek çok
insan, kendisini ve kendi yaptığı işi “kendi dünyasının merkezi” olarak
görmekte; tüm diğer varlıklara bu dar açılı merkezden bakmaktadır. Oysa
jeolojik ve biyolojik gerçekler bunu tekzip etmektedir. Her insan, artık
gittikçe küçülen dünyamızda, geniş ufuklu bir açıyla ve geniş bir zaman
boyutuyla bakmak zorundadır. Birçok canlı türünün neslinin hızla
tükendiği bu yeni çağda insanoğlu, geçmişini ve geleceğini sadece bir
“birey” sadece bir “ulus” olarak değil, artık bir “tür” bilinciyle
değerlendirmek, adımlarını ona göre atmak zorundadır. Yaklaşık 70 milyon
yıldan beri, yeryüzünde muhteşem bir “biyolojik çeşitlilik oyunu”
oynanmaktadır. İnsan türü, aklını ve aletlerini biyoçeşitlilik oyununu
bozmak için değil, oyunun bozulan sahnelerini düzeltmek ve bozulan
sistemi daha düzenli sürdürebilmek için kullanmak zorundadır.
Makaleler
|
|
|