ekoturizmgrubu |
||||
DOĞADA AMATÖRLÜK VE GÖNÜLÜLÜK
Filiz SÖNMEZ
Amatörlük dediğimiz de aklımıza ilk gelen yanlış bir şartlanmayla
bilgisizlik, beceriksizlik ve acemiliktir. Peşine gönüllülük
dediğimizde yine buna yakın şeyler düşünürüz, “bedava yapılan iş”
deriz örneğin.
"Amatör" terimi, sözlüklerde " bir işi para kazanmak amacıyla değil
yalnızca oyalanmak, zevk için yapan kimse, özenci " açıklamasıyla
karşılanıyor. Bu karşılığın yanına pekâlâ acemi, heveskâr sıfatları
da eklenebilir. "Profesyonel" terimi ise sözlüklerde "bir işi, bir
mesleği, kazanç sağlama amacıyla yapan kimse"; "işinin uzmanı,
ustası olan kimse" olarak açıklanıyor.[1]
Gönüllülük; karşılık ve çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı
kendiliğinden üstlenmek olarak tanımlanır çoğu yerde.
Doğada amatörlük ve gönüllülük diğer alanlara göre biraz daha
farklıdır. Var olan canlı bir öğe üzerinde çalışmak yeni bir şey
üretmekten daha zordur. Bir işi amatör olarak yapmanın özgürlüğü
başkadır. İnsana hareket etme özgürlüğü sağlar, para kazanmak
kaygısını bir yana bıraktığınızda, yaptığınız iş başka bir anlam
kazanır.
Doğada amatörlük, ekoturizmde amatörlük çok daha farklıdır. Doğada
amatör olmak acemilikle tanımlanamaz ya da yanına eklenemez. Doğa
koşullarını çok iyi bilmek doğayı çok iyi tanımak gerekir. En ufak
bir hata geri dönüşü zor zararlar açabilir.
Ama doğadaki amatörlüğün avantajları profesyonellere göre daha
fazladır. Para kazanma kaygınızı bir kenara bıraktığınızda çok
keyifli bir iş sizi bekler.
Özellikle ekoturizm de amatörler ve profesyoneller arasında bir sürü
fark vardır. Para kazanma kaygısı güdüyorsanız, doğaya insan (buna
turist, ekoturist vs. de denilebilir) götürebilmenin yollarını
ararsınız. Ne kadar çok insan götürebilirseniz o kadar çok kâr
edersiniz. Ve o insanları memnun etmek uğruna çabalarsınız. Bu arada
doğayı ne kadar düşündüğünüz tartışılır. Ve çoğu zaman yaptığınız
işin koşturmacasından keyif almayı unutursunuz.
Bu arada bu işten para kazanmaktan gerisini düşünmeyenler, doğayı
bilinçli bir şekilde kirletebiliyor, doğaya uygun olmayan işler
yapabiliyorlar. Ülkemizde Ağrı Dağı, dünyada ise Everst dağı ve
çevresi bu yüzden birer çöplüğe dönüştü.
Doğaya sık çıkanlar rastlamışlardır, doğanın en güzel yerinde son
ses müzikle eğlenenlere, mangal dumanından boğulanlara… Müşteri
olarak baktığımız insanları orada tutabilmek için her türlü yolun
mubah olduğunu düşünür hatta buna da yaratıcılık deriz.
Tabii ki gerçek doğaseverler bu tür organizasyonları tercih etmiyor
ama doğaya yolculuk yapanların ne kadarı bu bilince sahip? Bu tür
organizasyonları tercih edenlerin birçoğu köyden kente göç etmiş
ikinci nesil olup, doğa sevgilerini, ormanda davul zurna çaldırarak,
mangal ve ızgara keyfi yaparak, tanıdığı bütün yabani ot meyveleri
rastgele toplayarak keyif alan ve maalesef bunu “doğa sevgisi”
olarak tanımlayan insanlar. Kaç organizasyon bu tür etkinliğe dur
diyebiliyor ya da doğaya götürdükleri insanları bu konuda
bilinçlendirebiliyor.
Türkiye Ormancılar Derneği Ekoturizm Grubu (TODEG) amatörlük ve
gönüllük üzerine kurulmuş bir gruptur. İlk tanıştığımda onları çok
garipsemiştim. Beni
toplantılarına davet etmişlerdi. Kendimi ciddi bir toplantıya
hazırlamıştım ama beklediğimin tam tersiydi. Bir arkadaş toplantısı
gibiydi. Bir yandan herkes sohbet havasında yapılacak geziler için
hazırlıkları konuşuyor, öte yandan da önceki gezileri eleştiriyordu.
Önce “eş dost toplanmış birbirlerini gezdiriyorlar galiba” diye
düşünmüştüm. Ama sonradan yanlışlığımı anladım.
Ekoturizm Grubu, mesleğimden dolayı benim de üye olduğum 1924 den bu
yana faaliyet gösteren Türkiye Ormancılar Derneği bünyesinde büyük
bir özenle çalışan bir grup.
Onları tanıdıkça, ne kadar keyifli bir iş yaptıklarını anlamaya
başladım. “Bizler orman mühendisiyiz ve en iyi bildiğimiz şeyi,
başkalarıyla paylaşmalı, onlara anlatmalıyız” diyen, bunun bir yolu
da ekoturizm diyerek yola çıkmış gönüllülerden oluşmuş bir grup.
İnsanlar şehirlerde sıkışmış beton blokların içerisinde gittikçe
doğaya yabancılaşarak yaşamaktalar. Çocuklar doğa güzelliklerini
televizyonlardan izleyerek büyüyor. Gördükleri, tanıdıkları ağaçlar
parklarda ya da yol kenarlarında. Şansları varsa birkaç kuş da
görebilirler.
Bir doğa yürüyüşüne katılmayı isteyen insanlar için birçok seçenek
var. Doğa gezileri düzenleyen birçok acente, dernek ve küçük gruplar
var. Hepsi farklı kesimlere hitap ediyorlar; bazıları
performanslarını denemek isteyenler için, koştur koştur yürüyüş
yaptırıyor, bazıları piknik tarzında eğlenceli geziler düzenliyor
bazıları ise tamamen “gezelim görelim” tarzında, araçlarla doğaya
götürüyor “işte budur” deyip insanları gezdiriyor.
Açıkçası TODEG’ le tanışana kadar ben de bir grupla doğa gezisi
yapmamıştım. Benim için yeni bir olguydu. İnsanları doğaya götürüp
orada doğa hakkında, ormanlar hakkında bilgi vermek… En iyi bildiğim
işi başkalarına anlatıp, hem de tüm organizasyonu yapmak güç bir iş.
Zor gibi görünse bile doğayı gezmeyi seven birisi için cazip bir
şeydi.
Hepimizin hayatımızı kazanmak için yaptığımız bir işimiz vardı.
Ayrıca gruptaki herkes de ormancı değildi. Doğaya gönül vermiş
herkesin bu grupta yapacağı bir şey var. Hatta bazı arkadaşlarımız
bizden daha iyi gözlemlemeye ve tanımaya başlıyorlar doğayı.
Her geziye yeni insanlar götürüyoruz, bazıları şikâyet etse de
memnun kalmasa da memnun kalanlar, “bundan sonra ağaçlara daha
farklı bakacağım” diyenler bizler için güzel bir ödül. Yaptığımız
işten tek beklentimiz daha çok insana ulaşmak, insanlarda doğa ve
orman konusunda farkındalık yaratmak.
Bazen vakitsizlikten istediğimiz kadar gezi yapamıyoruz, bazen
yaptığımız gezilere katılımcı bulamıyoruz, bazen terslikler üst üste
geliyor katılımcıları memnun edemiyoruz. Ama bazen de insanlar
karşılaştıkları güzellikler, organizasyondaki doğallık karşısında
çok memnun kalıyorlar.
Gönüllülükte kimseye müşteri gibi davranılmaz. Bu işi yapanlar zaten
bir kazanç sağlamadıkları ve bunu bir iş olarak algılamadıkları için
her şey kendiliğinden gelişiyor. Hiç tanımadığımız insanlarla
çıktığımız bu yolculuklarda sadece rehberlik yapıyoruz. Yapılacak
her işi herkese paylaştırmaya çalışıyoruz, herkese bir sorumluluk
vermeye çalışıyoruz. Yeri geliyor katılımcılar kamp ateşi için odun
topluyor, sabah uyanıp çayı demliyor, mangalın başında ateşi
yelliyor, atlanacak derelerde arkadakilere el veriyor.
İnsanlar yapılan etkinliğe katıldıkları zaman kendini onun bir
parçası gibi hissediyor. Doğada her şey paylaşılır, bireyselliğe yer
yoktur. Bizler bunu kırabiliyorsak, insanları biraz da doğa hakkında
bilgilendirebiliyorsak amacımıza ulaşmış olacağız.
Niye bu işe gönüllü oluyoruz? Çünkü biz de doğayı özlüyoruz,
apartmanların arasında bunalıyoruz, tek başına kendimizi ormanlara
vurmanın bir faydası olmadığını biliyoruz. Biz de hem birikimimizi
paylaşmayı, hem de yeni insanlarla yeni bir şeyler paylaşmayı
sevdiğimiz için bu işe gönüllüyüz.
Tüm alanlarda amatörlük ve gönüllük bazında yapılan işler
farklılığını ortaya koyar. Gönüllük faaliyetlerine ilgi gösteren
insanlar da beklentileri farklı olan, mükemmeliyetçilikten,
bencillik ve bireysellikten uzak olan insanlardır. Ama tabii ki
meraktan, etrafından duyduklarıyla bu etkinliklere katılıp değişen
insanlar da var. Gönüllü yapılan işlerdeki hedef de bu insanlarda
farkındalık yaratmak.
İşte 10 yıldır TODEG de bunun çabası içinde.
Hep mükemmel işler mi yapmıştır? Hayır ama bizler zaten kuru kuruya
mükemmeliyetin peşinde koşan insanlar değiliz. Hedefimiz her zaman
en iyisini yapmak. Doğaya en yakın etkinliği yapmak, az bilinen
alanlara gitmek insanlara ormanları ve ormancılığı anlatmak.
Amatörlük her şeyden önce bir heyecan işidir. İş çıkışlarında, özel
hayatımızdan çaldığımız vakitlerde, bazen cebinizden, bazen
gönlünüzden harcayarak yaptığınız bir iştir. Her seferinde ilk gibi
heyecanlarsınız. Zaten heyecan bittiğinde o iş de biter çünkü “niye
sen bunu yapmıyorsun” un yaptırımı yoktur. İnsanların gönlü varsa
üretilecek işler de vardır. Gönülden yapılan işler başka hiçbir şeye
benzemez.
Bizler isteriz ki doğaya bir şekilde ilgisi, işi olan herkes bazı
kaygıları biraz öteleyip sevgiyle, heyecanla aşkla yapsınlar bu işi.
Doğa canlı bir öğedir, o da hırpalanır, o da ezilir, o da yıpranır.
Kendimizi, işimizi düşündüğümüz kadar doğayı düşünürsek,
yaptığımızdan keyif alırsak sanırım yaşadığımız dünya da bir başka
olacak. [1] Ali Püsküllüoğlu, Türkçe Sözlük, (İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, Ekim 1995)
|
||||
ANKARA 2008 |
||||